12 Haziran 2010 Cumartesi

Marka bulmanın püf noktaları...

Güçlü bir markanın işletmeler açısından yüksek pazar payı, yüksek satış ve kâr anlamına geldiğini artık bilmeyen yok gibi. Buna markanın devredilebilir (satılabilir), lisans verilebilir, miras yolu ile intikal edilebilir, rehin ve teminat olarak gösterilebilir olma özelliklerini de eklediğimizde marka yaratmanın ve markalaşmanın önemi daha da iyi anlaşılıyor. Bununla birlikte piyasaya sürülecek yeni bir ürün ya da hizmet için seçilmiş doğru bir marka adının, tüketicinin satın alma tercihini etkileyen önemli bir unsur olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü günümüzde artık rekabet, ürünlerden çok markalar arasında yaşanıyor.

Peki, hem tüketicinin gönlünü fethedebilecek hem de tescil edilebilecek marka yaratmanın püf noktaları neler? Marka; bir işletmenin mal veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye yarayan her türlü isim, işaret ya da sembol olduğuna göre, bulunacak ismin/logonun da her şeyden önce ayırt edici olması; cins çeşit, vasıf belirtmemesi gerekiyor. Kendi ürün ya da hizmet gruplarını tanımladıkları için tüketiciler tarafından kolay algılanır ve benimsenir düşüncesiyle çoğu zaman tercih edilme eğiliminde olan bu isimler aslında bir marka kişiliği yaratmada ve farklılaştırmada ciddi sorunlar yaratıyor. Ünlü ‘Çarşı Mağazaları’nın adını, bu özelliğinden dolayı ‘Boyner’ olarak değiştirmesi bunun en güzel örneği. Ayrıca bulunan ismin İngilizce veya başka bir dildeki karşılığının da cins, çeşit, vasıf ya da kalite bildirmemesi, o markanın yurt dışında da tescil edilebilmesi için son derece önemli. Yine bir örnekle açıklayacak olursak 'Koton' ülkemizde iyi bilinen bir tekstil markası. Ancak anlamının İngilizcede 'pamuk' olması yurtdışında tescilini neredeyse imkânsız kılıyor.

Dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta ise seçilen ismin bir başka markayı çağrıştırmaması. Çünkü tescilli bir markayla aynı ve ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markalar daha başvuru aşamasında Türk Patent Enstitüsü tarafından reddediliyor.

Dünyanın önde gelen pazarlama gurularından Steve Rinkin ise markanın başka bir dilde uygunsuz anlam içermemesine dikkat edilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Örneğin Chevrolet, Latin Amerika pazarına “Chevy Nova” isimli ürünü sunduğunda şaşırtıcı bir şekilde talep görmemiş. Şirket “No Va”nın ‘işlemez, çalışmaz’ anlamına geldiğini fark ettiğinde ise artık çok geç kalınmış. Başka ülkelere açılacak, dünya markası olma iddiasıyla piyasaya sürülen markaların kolay telaffuz edilebilir, kısa ve özgün olması ise firmaların aynı markayla yurtdışına açılmalarını çok daha kolaylaştırıyor. Arçelik’in yurtdışına 'Arçelik' olarak değil de ‘Beko’ markasıyla açılmasının en önemli sebebi de telaffuzundaki bu zorluk.

Tüketicisinin sempatisini, sevgisini kazanan bir marka olmanın bir başka püf noktası ise harf seçiminde gizlidir. Capital Dergisi'nin yayımladığı habere göre, yapılan araştırmalar Türkiye’de marka isimlerinin çoğunun S-Ş,T ve A harfleriyle başladığını; A’nın marka ismine yabancı, egzotik ve feminen bir hava verirken; O harfinin ise İtalyanca ve İspanyolca gibi romantik dillerden olan kelimelerin sonuna eklenmesi (amigo); rahatlama (Oh!) ve şaşırma (Oooo!) tepkilerinde kullanılması sebebiyle en romantik harf olduğunu gösteriyor. Polo, Omo, Volvo gibi markaların çekiciliği 'o' harfinin bu özelliğinden kaynaklanıyor olsa gerek.

Sonuç olarak, ABD’deki gibi yeni bir ürüne marka bulmak için geliştirilmiş yazılımlarımız yok belki ama siz, tüm bu kriterleri gözönünde bulundurarak, reklâm ajansınızın ve vekilinizin (çalıştığınız marka patent bürosunun) önerileri doğrultusunda başarılı markalar yaratabilir; hatta bir yarışma düzenleyerek bu konuda çalışanlarınızdan, tedarikçilerinizden ya da müşterilerinizden yardım alabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

yorumunuzu yazıp adı/url(site adresi) veya anonim'e tıklayıp gönderebilirsiniz.